Donanmalar Çarpışıyor 15: Akın Harekatı ve Hamidiye Efsanesi!

14 Dk. Okuma Süresi

Değerli  Turkısh Defence Agency okuyucuları. Osmanlı İmparatorluğu ömrünün son yıllarını tüketirken Balkan Savaşıyla ciddi bir sarsıntı daha geçirmişti. 14. Yazıda Balkan savaşındaki deniz muharebelerini kaleme almıştık. Bu yazıda ise, 14. Yazıda Mondros muharebesinin ilk adımı olarak başlayıp uzunca süre devam eden Akın Harekatını ve Hamidiye kruvazörünü işleyeceğiz.

Seriyi kronolojik olarak okumanızda fayda görüyorum, diğer yazılara erişim için;

  1. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 1:  Deryada Hilal Taktiği/ Koyun Adaları Savaşı!
  2. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 2: Gölgede Kalmış Müthiş Zafer, Sapienza!
  3. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 3: Barbaros Preveze’de Haçlı Avında!
  4. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 4: Türklerin Akdeniz’de Son Zaferi, Cerbe!
  5. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 5: İnebahtı Faciasının Görünmeyen Yüzü
  6. Yazı –>Donanmalar Çarpışıyor 6: Yarı Ölü Mezamorta Paşa’nın 8 Zaferi!
  7. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 7: Osmanlı Donanması Çeşme’de Yok Oluyor!
  8. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 8: Osmanlı Donanması İntikam Arıyor!
  9. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 9: Türk Donanması Navarin’de Katlediliyor!
  10. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 10: Mahmudiye Efsanesi Doğuyor!
  11. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 11: Sinop Baskını ve Rus Kalleşliği!
  12. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 12: Abdülaziz’in Donanma Enkazı!
  13. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 13: Gemileri Çürütmek yahut Yeniden Var Etmek!
  14. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 14: Balkan Savaşında Türk Donanmasının Karnesi!
  15. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 15: Akın Harekatı ve Hamidiye Efsanesi!

Balkan savaşı devam ederken Osmanlı İmparatorluğu Çanakkale Boğazındaki Yunan ablukasını kırabilmek amacıyla bir harekat tasarlamıştı. 14. Yazıda ele aldığımız üzere harekat çerçevesinde Hamidiye boğazdan gizlice Ege’ye sızacak, Yunan donanmasının dikkatini Yunan sınırlarına çekecek ve Osmanlı donanması boğazdan çıkarak Yunan filosunu gafil avlayacaktı. Aslında Yunan Krallığının meşhur gemisi Averoff’un amirali Pavlos Kunduriotis’in zekasıyla bu plan suya düşmüştü. Osmanlı donanması yine Çanakkale boğazının içinde tıkılı kalmıştı. Tek bir gemi hariç, Hamidiye…

13 Ocak 1913 günü Hamidiye zırhlı kruvazörü Rauf Bey (Orbay) komutasında boğazdan gizlice çıkmıştı. Yunan devriyelerinden sıyrılarak Adalar denizine (Ege) açılmayı başaran Hamidiye’nin bu başarısı Mondros deniz muharebesini başarıya ulaştırmaya yetmese de uzun, çok uzun bir maceranın başlamasına vesile olmuştu. Öyle ki, bu macera dillere destan olacaktı.

Hamidiye, boğazdan ayrılıp Yunan donanmasından sıyrıldıktan sonra derhal azami hızla Ege’nin güneyine dümen kırmıştı. Aradan 2 gün geçmişti ki Hamidiye’yi güvertesinde Rauf Bey tarafından icra edilen sahte yangın sebebiyle yüzemez halde bilen Yunan Donanması dehşetle tespit edecekti. 15 Ocak günü Siros adası açıklarına gelen Hamidiye limanda bulunan İngiliz gemisine ivedilikle limanı terk etmesi için ikaz vermişti. İngiliz gemisinin limanı terk etmesiyle birlikte derhal top atışına başlayan Hamidiye limanda bulunan aslen ticari olup sonradan toplarla donatılarak Yunan donanmasına hizmet vermeye başlayan Makedonya isimli yardımcı kruvazörü kısa sürede batırmıştı. Geminin batmasının akabinde liman bombalanmaya devam edilmiş, çok kritik öneme sahip telgraf şebekesi ve barut depoları imha edilerek ciddi bir yangı uyandırılmıştı. Bu bombardımandan sonra Hamidiye planlandığı gibi İzmir limanına doğru dümen kırmıştı.

Hamidiye’nin bu beklenmeyen bombardımanından sonra Yunan Krallığı derhal Averoff ve emrindeki birkaç muhribi anakaranın güvenliğini sağlamaya davet etmiş fakat belirttiğimiz gibi amiral Kunduriotis bu emre uymamıştı.

(Son Türk Korsanı Rauf Bey)

Hamidiye İzmir limanına doğru seyrederken Rauf Bey İzmir önlerinde kalabalık bir Yunan filotillasının kendisini bekleyebileceğin ihtimal vermiş ve geminin pruvasını İzmir’den güneye, Akdeniz açıklarına çevirmişti. Anadolu kıyılarından uzaklaştıktan sonra Akdeniz’in açık sularında kaybolan Hamidiye önce o dönem Osmanlı toprağı olan Beyrut limanına girmişti. Akabinde devam ederek tarafsız limanları kullanmak niyetiyle Mısır’a gitmişti.  İngiliz hükümetinin tüm muhalefetine rağmen Mısır hükümeti Türk sancağını çekince halkın sevgiyle selamladığı bu gemiyi Süveyş kanalından geçirmişti. Süveyş kanalına girerek Port Said limanına giren Hamidiye’nin en temel ihtiyacı yakıt idi. 2000 lira karşılığında 360 ton kömürü ancak tedarik edilebilen Hamidiye’nin depolarını doldurabilmesi için 340 ton kömüre daha ihtiyacı vardı. Hamidiye, deniz kanunları gereğince tarafsız limanlardan biri olan Port Said’de ancak 1 gün kalabilirdi. Bu durumu hatırlatmak ve Hamidiye’yi limanı terk etmeye zorlamak için gemiye gelip Rauf Bey’i İngiliz donanmasını karşısına dikmekle tehdit eden İngiliz temsilcisine Rauf Bey şu cesur cevabı vermişti.

“Hamidiye Türk sularını terk ederken düşman olarak yalnız Yunan donanmasını hesaba katmamıştı. Yoluna engel olmak üzere karşısına dikilecek her yabancı donanma ile boğuşacağına ahdetmişti. Buraya gelecek ve yolumuzu kesmek isteyecek İngiliz filosuyla hesaplaşmaya hazırız. İngiliz filosunun geleceği varsa göreceği de vardır ekselans!”

9 Şubat günü Hamidiye İskenderiye önlerinden Akdeniz açık sularına Müslüman Mısır halkının sevgi gösterileriyle birlikte açılmıştı. Akdeniz’in karadan uzak sularına dümen kıran kruvazör bu sefer daha yabancı topraklara ilerlemekteydi. Rauf Bey, 5 gün boyunca Yunan donanmasından sakınarak, fırtınalara girip çıkarak zorlu bir sefer neticesinde Malta’ya ulaşmayı başarmıştı. 14 Şubatta Malta’nın La Valetta limanına giren Hamidiye, bu limanda da haddinden fazla kalmıştı. Elbette kanunların müsaadesine göre 1 gün kalabileceği limanda 3 gün kalabilmesi Rauf Bey’in ileride TBMM vekilliği ve Başbakanlık yapmasına vesile olan ileri diplomasi kabiliyeti sayesinde olmuştu. Üstüne üstlük Rauf Bey’in profesyonel İngilizce becerisi de hükümetler arasında mekik diplomasisi yaparak 3 günlük istirahatin üzerine 480 ton kömür alabilmesini de sağlamıştı.

Hamidiye Malta’da demirliyken durumu haber alan Yunan donanması da Hamidiye’nin Adriyatik’te harekat yürütmesi ihtimalinden çekinerek Ege’deki filosundan bir zırhlı ve üç muhribi Adriyatik’e takviye kuvvet olarak göndermişti. Hamidiye ise 17 şubat günü La Valetta’dan ayrılarak Yunan gemilerinden sıyrılmayı başarıp bir kez daha Akdeniz’in açık sularına yönelmişti. Aradan geçen 5 günlük seyir sonrası Hamidiye yine Akdeniz’in doğu kıyılarına gelmiş, önce Gazze önlerine, bir gün sonra da Hayfa limanına girmişti. Hayfa’da Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti Piyade şubesi görevlisi Piyade Binbaşı Ömer Fevzi Mardin Bey’in de yardımıyla 395 ton kömür almıştı.

Hamidiye’nin bu karmaşık manevraları elbette bir amaç doğrultusunda gerçekleştirilmekteydi. Rauf Bey’in bu takip edilmesi zor rota planı, Hamidiye’yi bırakın düşmanı Osmanlı hükümetinden bile gizleme imkanı sağlamıştı.

2 Mart 1913 tarihine gelindiğinde Hamidiye bugün Suriye toprağı olan Arvat adasına yanaşmış ve 50 ton cephane, 10.000 altından oluşan teslimat yükünü teslim almıştı. 8 mart günü de Silifke’den ayrılarak tekrar Akdeniz’e açılan Hamidiye’nin yegane amacı bu teslimatı Arnavutluk’ta kalıp imparatorluk sınırlarıyla bağlantısı kesilen abluka altındaki Garp ordusuna teslim etmekti. Yük kıymetli, görev zordu. 3 günlük süre zarfından sonra 11 Mart günü Adriyatik denizine giriş yapan Hamidiye 2 gün sonra, 13 Mart gününün erken saatlerinde gün ışığıyla birlikte Yuna n Krallığına ait Leros şilebiyle tesadüf etmişti. Leros’a yanaşıp 20 personelini esir alan Rauf Bey akabinde mahmuzlamak suretiyle şilebi batırarak imha etmişti. Bu 20 personelin önemi büyüktü. Hem bir kıskaca alınma durumunda pazarlık unsuru olarak kullanılabilir hem de yunan donanması hakkında istihbarat alınabilirdi. İlk durum şuan için söz konusu değildi ancak çok kıymetli bilgiler alınmıştı bile.

(Hamidiye, 1913)

Leros personelinden alınan bilgiye göre Yunan donanmasına ait Ipsara zırhlısı ve 4 torpido botu Korfu adasında konuşlanmıştı. Bunun dışında Şingin limanında da 7 yunan gemisi bulunmaktaydı. Bunun dışınıda gemi bulunmaması Rauf Bey’i rahatlatmıştı. Fakat bu ferahlık fazla sürmemiş, bir Yunan torpido botu Hamidiye’yi tespit ederek uzaklaşmıştı. Öyle ki diğer yunan muhriplerine rapor vermek için Korfu’ya yönelmişti. Hamidiye’nin önündeki yegane alternatif ilk saldıran olmaktı.

Hamidiye Şingin’e ilerlerken durumu haber alan limandaki gemiler derhal hazırlığa girişmişti. Limandaki gemiler isim ve yükleriyle:

1) Harisonalis Sifneos: Gemi boş ve ocakları çekili halde

2) Trifilya: 12 top ve bir grup asker yüklü halde liman açığında

3) Elpis: 16 Subay 1100 er, 75 hayvan ve cephane yüklü

4) Zanof Sifneos: Subay er ve hayvan yüklü

5) Marika: Subay 1200 er ve 3 uçak yüklü

6) Zeva: 200 er, 288 hayvan, 9 top yüklü

7) N. Verneniotie: Subay, 1200 er, 23 hayvan 28 seyyar fırın ve erzak yüklü

Hamidiye limana geldiğinde Gemilerden bazılarını hareket edememiş bazılarını da denize oturmuş halde yük boşaltırken bulmuştu. Rauf By öncelikle deniz kanunları uyarınca gemilere teslim olmalarını emretmiş karadaki tahkimatlardan Hamidiye’ye ateş gelmesi üzerine bir yandan karadaki birlikleri bombardıman etmeye başlamış bir yandan da gemileri ateş altına almıştı. Karadan gelen karşı ateşi de susturmayı başaran Hamidiye 7 geminin 6’sını batırmış, 1 tanesinin de kazanlarını patlatmak suretiyle ağır hasarlamıştı. Yunan kuvvetlerinin cephelere takviye edilme imkanını ortadan kaldırmıştı. Elbette takviye için gönderilecek birlikleri de zayiata uğratmış, mühimmat ve depolarını da vurarak ortalığın tozunu dumanını attırmıştı. Akabinde Dıraç limanını da bombalamış, Arnavutluk’a seyre koyulmuştu. Limana gelip yanaştığında derhal yükünü boşaltmaya, Garp ordusuna nefes olmaya koyulmuştu. Yük boşaltılırken bir yunan gemisinin kendisini tespit ettiğini fark eden Rauf Bey derhal limandan ayrılmış ve birkaç çatışmaya daha girmiş, Mihal adındaki yunan yardımcı kruvazörünü batırmıştı.

(Rauf Bey ve Kurmaylar)

250 ton yakacak kömürü kalan Hamidiye’nin kurmayları derhal ideal limanların rotalarını hesaplayıp yola koyulmuşlardı. Yine, son kez Akdeniz’de açık sulara dümen kırılmıştı. Geminin pruvasında güverteye düşüp parlayan gök taşı da mürettebata moral olmuş, hayra yorulmuştu.

Hamidiye Akdeniz’de liman liman, şehir şehir dolaşıp Yunan donanmasını peşinden sürüklerken tüm mürettebat can hıraç çalışıyordu elbette. Belki kendileri farkında değildi ancak hem İmparatorluk hem dünya kendilerini pürdikkat izlemekteydi. Hamidiye bir efsane olmuştu; ansınızın Akdeniz’in herhangi bir köşesinde beliriyor, ya limanlara girip ihtiyaçlarını gideriyor ya Yunan kuvvetlerini vurup parçalayıp karanlığa karışıyordu. Yunan ve İngilizler ilmek ilmek Hamidiye’yi yok etme planları yapıp gemilerle arıyor fakat Hamidiye her seferinde bu gemilerden ya sinsice kaçıyor ya beklenmedik, ciddi tahribatlar veriyordu. Avrupa’da jurnaller Hamidiye’yi yazar, Akdeniz’den Hamidiye Denizi olarak bahseder olmuştu. Meşhur Averoff unutulmuş, Hamidiye dilden düşmez olmuştu.

(Osmanlı Pulu)

Bütün bunlar olurken Hamidiye Akdeniz’de bir oraya bir buraya nihayetinde 11 bin deniz mili (20 bin km) mesafe katetmişti. Askerler Hamidiye’de 7 ayı devirmişti, 7 ay! Askerler yorulmuşken Hamidiye de artık su koyvermeye başlamıştı. Daha dün Bulgar torpido botlarınca burnu suya gömülerek batmamak için 11 sat mücadele veren gemi bugün Akdeniz’in altını üstüne getirmişti. Fakat artık makineleri sık sık arıza verir, kazanları patlamamak için sürekli basıncı alınır olmuştu.

Hamidiye, son kez 16 mart günü Mısır’da İskenderiye limanına gelmişti. Bölgede  5 ay kadar uzun bir süre bölgede kalan Hamidiye çok ciddi bir tamirat ihtiyacı gösteriyordu. Rapora göre motor ve kazanlarının ancak 2 ayda tamir edilebileceği yazarken İstanbul’a henüz dönemeyen Hamidiye bir süre Yemen Valiliği hizmetine girerek burada bazı görevler icra etmiş, mürettebat da çok çaba sarf ederek gemiyi tamir etmeye çalışmıştı. Bu dönemde Arnavutluk’ta indiremediği yükü de Beyrut’a teslim den Hamidiye 5 eylül günü oradan dolanarak İzmir’e, sonra da 7 eylül günü Çanakkale Boğazından geçerek Marmara denizine açılmıştı. 8 Eylül’de Hamidiye, muzaffer bir edayla Haliç limanı önlerindeydi. Yorgun gövdesi gıcırdıyor, mürettebatı yorgunlukla boğazda kendilerini selamlayan, coşkuyla sevgi gösterilerinde bulunan Osmanlı tebaasına bakmıyordu belki ancak bu zorlu görevi tamamlamıştı. 8 eylül günü Akın Harekatı başladıktan 7 ay 24 gün sonra bitmişti…

Hamidiye’nin Akın Harekatı rotası. 25 numara ile işaretlenen Şingin durağından sonra gemi tekrar İskenderiye’ye oradan da Çanakkale Boğazı üzerinden İstanbul-Haliç limanına dönmüştür.

Akın harekatı neticesinde Hamidiye Akdeniz’de duman attırmış, Yunan donanmasını peşine takıp yer yer tahrip ederek adeta alay etmişti. İlk defa Hamidiye ile yapılan bu korsan kruvazör harekatı 1. Ve 2. Dünya savaşlarında bilhassa Alman zırhlılarınca da uygulanmış fakat hiçbir harekat Hamidiye’nin Akın harekatı kadar başarılı ve hasarsız olmamıştır. Her ne kadar Rauf Bey, kahraman mürettebatı ve Hamidiye profesyonel bir harekat gerçekleştirse de bu harekatın temel amacı Yunan Averoff zırhlısını boğaz girişinden uzaklaştırmak ve bu vesayetle Osmanlı donanmasının ablukayı kırabilmesiydi. Bunca çabaya rağmen başarısız olunmuş, Osmanlı donanması yine Çanakkale boğazından dışarı çıkamamıştı.

Donanmalar Çarpışıyor serisinin 15. Yazısının da sonuna gelmiş bulunmaktayız. Yorum, eleştiri ve fikirlerinizi belirtmeyi ihmal etmeyiniz. Serinin bir sonraki yazısı Osmanlı İmparatorluğu’nu 1. Dünya Savaşı’na sürükleyen Yavuz ve Midilli savaş gemilerinin coşku dolu macerası olacaktır.

Yazar: Tarık KÜÇÜK

Bu Yazıyı Paylaş
Sınıf öğretmeni olarak nice minik kalbe Türk milliyetçiliğini ve vatanseverliğini işleme, bunun yanında bilim-teknoloji iştahı kazandırma çabasındayım. Hem Tarih hem teknolojiye meraklıyım. Bilhassa Askeri teknoloji ve Savunma sanayi üzerine organizasyonlara katılıp firmalar ile çalışmalar yürüterek Türk Savunma Sanayi çorbasına az da olsa tuz katma gayesi içindeyim.
Yorum yap

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version