Donanmalar Çarpışıyor 7: Osmanlı Donanması Çeşme’de Yok Oluyor!

16 Dk. Okuma Süresi

Değerli Turkısh Defence Agency okuyucuları, Donanmalar Çarpışıyor serisinin 7. yazısında Çeşme baskınını ele alacağız.

Seriyi kronolojik olarak okumanızda fayda görüyorum, diğer yazılara erişim için;

  1. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 1:  Deryada Hilal Taktiği/ Koyun Adaları Savaşı!
  2. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 2: Gölgede Kalmış Müthiş Zafer, Sapienza!
  3. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 3: Barbaros Preveze’de Haçlı Avında!
  4. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 4: Türklerin Akdeniz’de Son Zaferi, Cerbe!
  5. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 5: İnebahtı Faciasının Görünmeyen Yüzü
  6. Yazı –>Donanmalar Çarpışıyor 6: Yarı Ölü Mezamorta Paşa’nın 8 Zaferi!
  7. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 7: Osmanlı Donanması Çeşme’de Yok Oluyor!
  8. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 8: Osmanlı Donanması İntikam Arıyor!
  9. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 9: Türk Donanması Navarin’de Katlediliyor!
  10. Yazı ->Donanmalar Çarpışıyor 10: Mahmudiye Efsanesi Doğuyor!
  11. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 11: Sinop Baskını ve Rus Kalleşliği!
  12. Yazı->Donanmalar Çarpışıyor 12: Abdülaziz’in Donanma Enkazı!
  13. Yazı-> Donanmalar Çarpışıyor 13: Gemileri Çürütmek yahut Yeniden Var Etmek!

Osmanlı Donanmasına Kırılma Dönemi

1770 yılına gelindiğinde Osmanlı devleti Sultan 3. Mustafa padişahlığında yönetiliyordu.1768 yılında Rusya’nın Osmanlı himayesi altında olan Polonya’yı işgale girişmesi üzerine zaten gergin olan Osmanlı-Rus ilişkileri, Rus çariçesi 2. Katerina’nın fitili yakmasıyla birlikte savaşa dönüşmüştü. 8 Ekim 1768 tarihinde Savaşı ilan eden taraf elbette Osmanlı devleti olmuştu. Bu ani savaş ilanına hazır olmayan Türk Ordusu ve Polonya ile meşgul olan Rus Ordusu 6 ay boyunca savaşmamış, savaş başladıktan sonra da 2 yıl boyunca tarafların birbirlerine üstünlük gösterememesiyle neticelenmişti. Ruslar bu tarihlerde sıcak denizlere inmek için balkanlarda slavlaştırma politikası gütmekteydi. Yunan halkının Mora yarımadasında isyan çıkartması için girişilen çabaların çok büyük bölümünü Rus donanması oluşturuyordu. Baltık denizinde bekleyen Rus donanmasının önemli kısmını oluşturan 21 gemiden haiz iki filotilla, Mora’da çıkartılmaya çalışılan isyana destek için bölgeye gelmişti.

Filolar, Mora’ya uğramıştı. Kont Theodore Orlov ve kardeşi Kont Aleksi karadan bölgeye gelmiş ve donanmayla buluşmuştu. Ruslardan ve hatta dolaylı olarak İngiltere’nin Amiral John Elphinstone vasıtası ile Rus donanmasına verdiği destekten cesaretlenen Rum halkı isyanı başlatmış ve bölgedeki Türk halkını katletmeye başlamıştı. İstenilen karışıklığın oluşturulmasıyla birlikte Rus birlikleri tekrar donanma gemilerine binerek Mora’dan uzaklaşmıştı. Kapudan Paşa (Kaptan-ı Derya) Mandalzade Hüsameddin Paşa emrindeki Osmanlı Donanması da Rus donanmasının Akdeniz’de olduğu haberini almış ve harekete geçmişti. Önceleri Mora’daki isyanı bastırmak amacıyla bu bölgeye gelen donanma, Akdeniz sularında karşı karşıya gelmişti.

Rus donanmasının filoları şu gemilerden oluşmaktaydı;

  1. Sv.Evropa (kalyon)
  2. Sv. Evstafii (kalyon/Burc-u Zafer ile birlikte battı)
  3. Sv. Tri Svyatitelya (kalyon)
  4. Sv. Ianuarii (kalyon)
  5. Sv.Tri Ierarcha  (kalyon)
  6. Sv.Rostislav (kalyon)
  7. Sv.Ne tron ​​menya (kalyon)
  8. Sv.Svyatoslav (kalyon)
  9. Sv.Saratov (kalyon)
  10. Sv. Nikolai (Firkateyn)
  11. Sv.Afrika (Firkateyn)
  12. Sv.Nadezhda (Firkateyn)
  13. Sv.Dugdale (kendini imha eden 1. yangın gemisi)
  14. Sv.Mackenzie (kendini imha eden 2. yangın gemisi)
  15. Sv. Ilin (kendini imha eden 3. yangın gemisi)
  16. Sv. Gagarin (yangın gemisi)
  17. Sv. Pavel (diğer)
  18. Sv.Potchtalon  (diğer)
  19. Sv.Graf Tchernyshev (diğer)
  20. Sv.Graf Panin (diğer)
  21. Sv.Graf Orlov (diğer)

(Rus Donanmasının Takip Ettiği Muhtemel Rota)

Bu tarihi an aslında görülmemiş şeydi. Zira Türk donanması birçok devletin unsurlarından oluşturulmuş haçlı donanmasına karşı şuan bulundukları bölgeye 200-250km uzaktaki Preveze’de galip olmuşlardı. Ancak Akdeniz’de Rus donanması ile karşı karşıya gelmek yaşanmış bir durum değildi. Rus donanmasının Akdeniz’e yelken açtığı haber alınmışsa da Osmanlı ileri gelenleri ve donanma amiralleri tarafından buna ihtimal verilmemiş, mümkün olmadığı kanısına inanılmıştır. Ne var ki yazının ileri ki bölümlerinde de anlatılacağı üzere Çeşme’nin faciaya dönmesinin ardından Reis-ül Küttap tarafından Avrupa ülkelerinin Baltık Denizi’nden Akdeniz’e kanal açılarak Rus Donanmasının Akdeniz’e indirildiği iddia edilmiştir. (Bazı tarihçilere göre bu vakıa sadece iddiadan ibarettir.)

Hüsameddin Paşa, Rus donanmasının uzun yoldan geldiğini ve bu sebeple lojistik destek sorunu yaşayacağını öngördüğünden kolayca teslim alınabileceğini düşünmüştü. Ne var ki 20 yıl süren barış neticesinde körelen ve güncel teknolojiyle donatılmayan osmanlı donanmasının bu durumu Rus donanmasının hayli işine gelmişti.

Rus Donanması ile Osmanlı Donanması Akdeniz’de bir kez karşı karşıya gelmişti. Girilen küçük çaplı dövüşlerde Osmanlı Donanmasının üstünlüğü ortaya çıkmıştı. Rus donanması bölgeden uzaklaşmış ve Osmanlı Donanması, kurmayların Rusların tekrar taarruz girişiminde bulunamayacağına kanaat getirmesiyle bölgeyi terketmişti.  Bu vakıanın ardından Kaptan-ı Derya Hüsameddin Paşa donanma ile Mora’dan çıkmış ve  Ege’ye yelken basmıştı.

Ege denizine açılan donanma bir zaman sonra Sakız Adası ve Küçükçekmece arasında bulunan Çeşme Körfezi açıklarında demirledi. Bu körfez aslında doğal bir korunak sağlayan coğrafi yapısı sayesinde güvenli idi. Ayrıca körfezde bulunan Çeşme limanı da gemilerin lojistik destek ve ikmal almasına imkan sağlıyordu. Ancak faciaya temel olacak bir de ciddi dezavantajı vardı…

Osmanlı Donanmasının Ege’ye açıldığını haber alan Rus Filosu Akdeniz ve Ege’de devriye gezerek pruva direklerinden dört gözle Osmanlı Donanmasını aramaya başlamıştı. Grigori Spiridov ve  Samuel Greig komutasındaki gemiler 5 Temmuz 1770 tarihinde çeşme limanı açıklarına geldiğinde Osmanlı donanmasına atak yapmaya başlamıştı. Rus gemilerinin manevrada yaşadıkları sıkıntıdan dolayı taarruz aksamış ancak müteakiben planladıkları düzende İlk taarruz Amiralden gelmişti.

(Cezayirli Hasan Paşa)

Savaş Başlıyor!

Savaşın muazzam bir dehşetle başlamasına sebep olacağını bilmeyen Rus Amirali Grigori Spiridov, komutasındaki SV.Evstafii Kalyonunun dümenini Burc-u Zafer kalyonunun üzerine çevirmişti. Bu sırada güvertelerinde ateş emri yankılanan Burc-u Zafer’in kızıla çalan kahverengi bronz topları ateş kusmaya başlamıştı bile. 600 levend, Burc- Zafer’in 2 katlı güvertesinde konuşlandırılmış 86 bronz topu birer birer barutla doldurup gülleyle sıkıştırıyor ve Rus kalyonuna püskürtüyordu. Burc-u Zafer güllelerle SV.Evstafii’nin güvertesini dövedururken cevizden imal edilmiş bu taze geminin bakır kaplamalı karinası tüm ihtişamıyla hücum halindeydi.  Ateşlenen misket güllelerden biri Rus gemisinin kaptan köşkünü parçalamaya başlamış ve dümenini yok etmişti. Rus kalyonu rüzgarı kontrol edemeyip yön tayin edemeyince akıntıyla birlikte Burc-u Zafer’e aborda oldu. Çarpışma sonucu yan yana kilitlenen gemilerden Rus tarafında çıkan yangınla birlikte bu iki muhteşem gemi alevlerle kaplanmıştı. Gemilerin aborda olmasıyla birlikte Burc-u Zafer reisi Cezayirli Gazi Hasan Paşa 30 levendi ile Evstafii’nin güvertesine atlamış ve çarpışma başlamıştı.

Türk leventlerinin enli palaları Akdeniz’in Türk korsanlarının geleneksel ve meşhur silahlarındandı. Kanlı muharebede Cezayirli Gazi Hasan Paşa yaralanınca tekrar Burc-u Zafer’e dönülmüştü. SV.Evstafii’nin 68 topundan ateşlenen zincir güllelerinden biri, Burc-u Zafer’in arşın arşın semaya uzanan Pruva direğinin temelini paramparça etmiş ve direk SV.Evstafii’nin üzerine devrilmişti. Rus gemisinde büyük bir infilak hasıl olmuştu. Meydana gelen patlama bu iki geminin de derhal tahliyesine yol açmıştı. Hem Rus gemisi Hem Osmanlı gemisi tahliye edilmiş ancak iki taraftan da çok az kişi kurtulabilmişti. İki gemi de şan ve şöhretleriyle, ilmek ilmek işlenmiş kaplamalarıyla, göz alan boyutlarıyla sulara gömülmüştü.

(Burc-u Zafer ve SV.Evstafii Arasındaki Muharebe)

Bu çatışma öğleden sonra durmuştu. Çeşme limanı açıklarında, körfez içinde beklemekle en büyük hatayı yapan Osmanlı donanması manevra yapamaz hale gelmenin bedelini ödemeye başlamıştı.

Bu çatışma ve Burc-u Zafer’in kaybıyla sarsılan Osmanlı donanması gecenin karanlığından yararlanarak Çeşme Kalesi önlerine çekilmiş ve gemiler daha sığ sularda koçboynuzundan birbirlerine bağlanarak demirlenmişti. Yaralı olan Cezayirli Hasan Bey, Hüsameddin Paşa’ya bu durumun (körfez içinde demirlenerek bekleme) tehlikeli olduğunu belirtmiş ve körfezden çıkmayı teklif etmişti. Paşa ise kale ve sahilde bulunan kara konuşlu topların donanmayı körfez içinde koruyabileceğini söyleyerek bu öneriyi kabul etmemişti.

Gelinen durum aslında yıllar evvel Barbaros Hayreddin Paşa’nın komuta ettiği Osmanlı donanması ve Türk Korsan filoları, Anrea Doria komutasındaki Haçlı donanmalarının taciziyle Arta körfezinde demirlenmişti. Haçlı donanması körfeze kara topları nedeniyle girememiş ve uzaklaşmışken Barbaros donanmayı körfezden çıkartarak Preveze zaferine ulaşan manevraya başlamıştı. Ne var ki Çeşme’de durum böyle olmayacaktı. Donanma art arda yapılan hatalar silsilesiyle körfezde hareket edemez halde Rusların hamlesini beklemekteydi.

Tobias Conrad tarafından çizilen Çeşme Savaşı haritasında görülenler sırayla;
1) Üçlü sıra halinde dizilmiş Osmanlı gemileinin en başında Burc-u Zafer (K ile belirtilmiş) ve SV.Evstafii (B) borda bordaya halde yanıyor.
2) Türk kıyı birlikleri donanmanın koruması altında mevzilenmiş halde.
3) Burc-u Zaferin batmasının ardından çeşme limanının içine kale önüne çekilen Donanmayı koruyan Osmanlı kıyı topu bataryaları.
4) Kale önünde donanma bekliyor ve kale etrafındaki Türk köyleri temsil edilmiş.

Ruslar sayıca da az oldukları Osmanlı donanmasına direkt hücum etmek yerine akıllıca davranmayı yeğlemişlerdi. Gecenin karanlığından faydalanmak için tam gece yarısını geçmişken 4 kalyon, 2 Firkateyn ve 2 adet de barut yüklenerek düşman filosunun içine gönderilen, patladığında yangın saçan yıkım gemisini Osmanlı filotillasının üzerine göndermişti. Bu sırada körfezin girişini tutan 4 Osmanlı kalyonu bu gemilerin aniden üzerlerine gelmeye başladığını görünce tedbir almaya çalışmışsa da dar alanda manevra yapamamış ve düşman gemilerinin harekatına karşı körfezin girişini tutamamışlardı. Bu hengamede Rus filotillası içinde en ciddi tehdidi barındıran 2 humbara gemisi Osmanlı kalyonlarının arasından geçebilmiş ve limana girmeyi başarmıştı.

Bazı Reisler bu gemilerin iltica etmek isteyen Rus askerleriyle dolu kayıklar olduğunu zannetmişti. Bu gemileri İstanbul’da yapılacak zafer geçidinde sergilemenin iyi olacağını düşünerek gemileri batırmadılar. Gemileri komuta eden İngiliz kaptan, komutasındaki infilak gemisini Osmanlı kalyonlarından birine borda bordaya bağlamayı başarmıştı. Buna göz yuman Osmanlı amirallerinin gözleri korkuyla yerinden fırlayacak, kulakları muazzam sesle yırtılacak ve benim diyen amiraller bile dehşete kapılacaktı.

Bağlanan gemilerde yağlı bezler ve humbara ile başlatılan yangın neticesinde bağlandığı Osmanlı kalyonu da yanmaya başlamıştı. Gecenin karanlığı yanan dev Osmanlı kalyonunun meze olduğu alevle aydınlanıyordu. Ceviz, kestane gibi dayanıklı, ancak yanmaya pek müsait ahşaptan imal edilen gemi çatırdayarak parçalanıyordu. Facia tam da bu noktada hasıl olmuştu. Osmanlı amiralleri bütün gemileri limana ric’at ettirdikten sonra birbirine bağlayarak kenetlemişti. Bu sebeple gemiler manevra yapacak durumda değildi. Yangın, ahşaptan imal edilmiş gemilere teker teker sıçrıyordu. Metrelerce uzunluktaki, 2 hatta 3 direkli, yine 2-3 güverteli, 50-60 hatta daha fazla top bulunduran  ihtişamlı gemiler birer birer alevlere teslim olmuştu.

(A: Osmanlı gemilerinin limana çekildikleri rota B: pusudaki Rus gemileri.)

Gece saat 2 sularında iki büyük Osmanlı kalyonu yangınla birlikte batmış, diğer gemilerin büyük çoğunluğu da yangınla mücadele etmekteydi. Absürt olan iki devasa filonun arasında yaşanmakta olan çatışmada donanmalar birbirleriyle değil yangınla mücadele ediyordu. Aradan 2 saat daha geçtiğinde henüz yangının sıçramadığı üç ambarlı en az iki güverteli iki büyük kalyon yardıma gelen leventlerce kaçırılmaya tenezzül edilmişti. Gelin görün ki bu gemilerden biri sahile doğru ric’at ederken yangın sıçraması dolayısıyla batmıştı. Diğer gemilere ne olduğu da daha büyük hüzün sebebidir. Kurtarılan Rodos kalyonu ve 5 adet de kadırga yanıp suların derinliklerine gitmediler. Bundan böyle denizlerde sapasağlam, savaşa hazır ve karşısında bulunan geminin mürettebatını ürkütmeye devam ederek Rus donanmasına hizmet vereceklerdi.

(Osmanlı Donanması Yanıyor!)

Yangın gece boyu devam etmişti. Osmanlı leventleri, sabahı alevlerle dövüşürken etmişlerdi. Sabah saat 8 dolaylarında çatışma tamamen durmuştu. Gün aydınlandığında on bir bin (11.000) civarında Türk levendinin şehit olduğu ortaya çıkmıştı. Bunun yanında Osmanlı donanması, girişilen karmaşık muharebede; 15 kalyon, 4 Firkateyn, 40 parça ufak gemi kaybetmişti. Tersanelerde nice maliyetle, dahası büyük umutlarla inşa edilen şaheserler amaçlarına asla ulaşamamış, yanarak henüz düşmanla muharebe etmeden batmıştı. Boyası kurumadan batan gemiler dahi mevcuttu. Rodos ile birlikte 6 gemi de Rus donanmasının eline geçmişti. Peki Rus donanması bu savaşta ne kaybetmişti? Rus denizcilerinin yalnızca 700’ü ölmüştü. Buna mukabil muharebeden savaş gemisi olarak muharebenin başında Burc-u Zaferi yanında götüren ST.Evstafii ve yangın gemileri dışında gemi kaybetmemişlerdi. Hatta savaştan muharebeye girdikleri niceliğe göre ele geçirdikleri 6 savaş gemisiyle birlikte artmış olarak çıkmışlardı.

Kaptan-ı Derya Mandalzade Hüsameddin Paşa komuta ettiği kalyonu ile birlikte 7 temmuz günü geri çekilerek sakız adasına gitmişti.

Bu muharebe sonucunda Osmanlı donanması; 16 kalyonun15’ini, 6 Firkateyn 4’ünü,  ve geri kalan kadırgalar, mahonlar ve yük gemilerinden oluşan 50 geminin 40’ını kaybetmişti.

Savaştan sonra birçok görev değiştirmeler yapılmış, makamlara başkaları getirilmiş, azil ve terfiler olmuştu. Ancak bunların hiçbiri yaşanan muharebeyi facia olmaktan, savaşa giren gemileri yok edilmiş olmaktan ve nice cevval levendi de sulara gömülmüş olmaktan alıkoyamamıştı…

Osmanlı devleti bu facianın ardından meydana gelebilecek en az çeşme baskını kadar büyük faciaların önüne geçmek zorundaydı. Bu facia elbette İngiliz desteği altındaki Rus Donanmasının boğazlardan geçerek İstanbul’u; Fatih’in, binyılların mirası olan İstanbul’u taciz etme ihtimalinden başka şey değildi. Bu ihtimale karşın derhal İstanbul’da hazırlıklar başladı. Eskimiş olmaları sebebiyle İstanbul tersanelerinde kızağa çekilmiş 6 kalyon tekrar suya indirildi. Bir grup Perkende, 4 Cezayir baştardası ve bir grup kırlangıçtan haiz küçük bir filotillanın hemen savaşa hazırlık seviyeleri arttırıldı ve Çanakkale boğazına gönderildi. Bu filoya destek vermek için Venedik’ten gemi satın alınma çabası içine girildi ancak Venedik bu teklife yanaşmadı.

Theodore Orlov komutasındaki Rus filosu Çanakkale Boğazı’nı kapatarak İstanbul’u abluka altına almıştı. Ardından İstanbul’a ilerlemek istediyse de İngilizler buna müsaade etmemişti. Rus donanması bu dönemde üs olarak kullanmak maksadıyla Limni adasını kuşatmıştı. Bu kuşatmaya adada bulunan Türklerce 3,5 ay boyunca direnilmişti. Rus donanması çeşme baskınından sonra donanmasız kalan Osmanlı sahillerini, bilhassa çeşme limanını defalarca bombalamıştı.

(Osmanlı Donanmasının yakılması ve akabindeki süreçte limanı ele geçiren Rus donanması, karadaki Türkler tarafından direniş gösterildiği görülüyor.)

Bu süreç Osmanlı-Rus savaşı bitip iki devletin masaya oturmasına kadar devam etti. İki devlet arasında Küçük Kaynarca anlaşması imzalanmıştı ve bu anlaşmanın ne kadar vahim olduğu hemen her Türk öğrencisinin tarih derslerinde aklına kazınmıştır.

Osmanlı devleti ta ki Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın padişah 3. Mustafa’dan izin alarak yurtdışından uzmanlar getirtip modern-daha akılcı bir donanma okulu ve donanma kurma faaliyetlerinden netice alınana kadar donanmasız kalmıştı.

Çeşme baskınını konu aldığımız yazının sonuna gelmiş bulunmaktayız. Tarihte elbette her ülkenin, her milletin övündüğü destan niteliğinde başarıları olduğu gibi, facialarla sonuçlanmış esef duyulan anılarına da ev sahipliği yapmaktadır. Çeşme baskını, denizden uzak ve donanmasız yıllara sebep olsa da kısa sürede muazzam, yepyeni bir donanma kurulacaktı.

Bu yazının devamı niteliğinde olacak yeni  Osmanlı Donanması yazısı yakın zamanda yayınlanacaktır. Bahsi geçen yazıda Çeşme Baskını ile başlayıp büyük çabalarla kurulan dillere destan donanma ve dönemin en büyük savaş gemilerinden söz edeceğiz…

Yazar: Tarık KÜÇÜK

Bu Yazıyı Paylaş
Sınıf öğretmeni olarak nice minik kalbe Türk milliyetçiliğini ve vatanseverliğini işleme, bunun yanında bilim-teknoloji iştahı kazandırma çabasındayım. Hem Tarih hem teknolojiye meraklıyım. Bilhassa Askeri teknoloji ve Savunma sanayi üzerine organizasyonlara katılıp firmalar ile çalışmalar yürüterek Türk Savunma Sanayi çorbasına az da olsa tuz katma gayesi içindeyim.
Yorum yap

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version