2020 yılının başlarında Amerikan Ordusu, taktik nükleer taarruz kabiliyetini “stealth” teknolojisi ile güçlendirmek üzere yeni bir misyon ortaya koydu.
Yeni misyon ile birlikte Amerikan Ordusu, ABD Temsilciler Meclisi’nden ek bütçe talep etti. Bu kapsamda bir önceki yıla oranla 40.000.000 artışla programın 110.000.000 USD bütçeye erişmesi ve 2024 yılında tamamlanması, böylece F-35 Lightning-II savaş uçaklarının nükleer kabiliyete erişmesi planlanmaktaydı.
23 Kasım 2020 tarihinde Sandia Laboratuvarı, içeriğinde nükleer bileşen bulunmayan B61-12 tipi bombanın tam boy modelinin, yaz ayında Nevada eyaletindeki Tanopa Test Merkezi’nde F-35A Lightning-II savaş uçağıyla test edildiğini açıkladı.
25 Ağustos 2020 tarihli test sonucuna göre:
Süpersonik hızla ilerleyen F-35A, B61-12 tipi bombayı dahili silah istasyonundan 10.500 feet yükseklikten bıraktı ve bomba 42 saniye sonra hedefe ulaştı.
Sandia Laboratuvarı’nın B61-12 Sistem Ekibi Yöneticisi Steven Samuels: “Başka uçaklardan farklı olarak F-35A, mühimmatı kapalı bölmede taşıyor. Son uçuş testi tam teçhizatlı olarak B61-12 bombasının dahili silah istasyonundan fırlatılması oldu ve ilk kez mach 1 (1234 km/saat) ve üstü bir hızda böyle bir fırlatma yapılıyor. Bu mekanik, elektrik, iletişim ve B61-12 ile F-35A arasındaki serbest bırakma dahil olmak üzere tüm sistemleri deneyen ilk testti.” dedi.
Nükleer F-35 ile Konvansiyonel Strateji Değişebilir Mi?
Nükleer silahların gelecekteki savaş konseptlerine göre caydırıcılık ilkesi daha yüksek limitlerde seyretmektedir. Bunun temel sebebi ise nükleer silahların hedef üzerinde bıraktığı terminal etkinin çok büyük çapta bir alana yayılmasıdır.
F-35 Ligtning-II gibi yeni nesil hayalet teknolojiler, uzun menzilli nükleer füzelere göre stratejik ilke yerine taktik taarruz ilkelerine sahiptir. Fakat uçakta kullanılan sistemsel fonksiyonlar ile savaşın seyrini, taktik ve/veya stratejik sonuçları değiştirebilmek mümkündür.
SİHA teknolojisi ile hava savunma stratejilerinin güncellenmesi gerekliliği, konvansiyonel harp literatüründe yeni bir odak noktası oluşturmakla birlikte, hayalet teknolojiler ile de hava savunma stratejileri farklı bir yöne evrilmektedir. Nitekim Türkiye’nin son zamanlarda Suriye, Libya ve Azerbaycan bölgelerindeki S/İHA becerisi tüm dünya tarafından markaja alınmaktadır.
Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemleri’nin gelişimi ile yüksek frekanslı radar ağlarının hedef teşhis, tanımlama, takip ve imha yeteneklerinin güçlendirilmesiyle birlikte hayalet teknolojilerin operatif kullanımı yeni nesil savaş konseptinin odak noktasıdır.
Nükleer silah sistemlerinin hayalet teknolojisi ile bütünleşik bir görev icra etmesi, konvansiyonel taarruz kompleksini revize etmektedir. F-35 ile nükleer taarruz, ABD’nin ardışık harekat misyonlarında hava savunma radar ağlarını delerek fark ettirmeden kitle imha görevi icra etmeyi amaçladığını göstermektedir. Nükleer silah sistemlerinin ilk kez hayalet teknolojisi ile entegrasyonu, gelecekteki harp literatürünün “Taktik Nükleer Taarruz” misyonlarının “Stealth İnsansız Muharip Uçaklar” da kullanımını ortaya çıkaracak kadar etkili bir konsept olduğunu göstermektedir.