“Barbaros” ismi Akdeniz’de çok önemli. Avrupalılar bu ismi “Barbarossa” diye kurdular.
Bu isim nasıl mı şöhret oldu?
Dilimizin döndüğünce hep birlikte bakalım.
Midilli’de 1470 yılında doğduğu tahmin edilen Osmanlı tımarlı Sipahi’si Yakup Ağanın 4 oğlundan (Oruç, İlyas, İshak, Hızır) en büyüğü olan Oruç gençliğinde gemiciliği, deniz ticaretini çok iyi öğrenmekle aynı zamanda denizci devletlerin (İtalyanca, Fransansızca, İspanyolca, Rumca) lisanını öğrenmiş cesâreti, zekâsı ve teşebbüs kâbiliyetiyle kısa zamanda kendini bu alanda göstermiştir. (Levendleri ona “Baba Oruç”der.)
Denizdeki maharetiyle ünlenen Oruç Reis zamanla tüccarlıktan korsanlığa da
başlayıp, ününe ün kattı. Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, Oruç Reis’e “Barbarossa” adını verdiler. Barba Rossa ismi İtalyanca Barba+Rossa= Türkçe Kızıl Sakal anlamına gelir.
Oruç Reis’in adı, girdiği cenkler ve başarılarıyla kısa zamanda Barba Rossa diye anılmaya başlamıştı. Akdeniz’in dört bir yanında, ismi efsanelerle anılıyordu.
(Barbaros adı aslında, Hızır (Hayrettin) Reis’in ağabeyi Oruç Reis’e kızıla çalan sakalı sebebiyle Avrupalıların taktığı bir isimdi. Bu isim “Baba” Oruç Reis‘in ölümünden sonra kardeşi Hızır Reis’e miras kalacaktı. )
Oruç ve İlyas reisler, bir seferinde Midilli’den Trablusşam’a (Lübnan dolayları) giderken, Rodos şövalyelerinin büyük harp gemileriyle karşılaştılar. Çarpışmada İlyas Reis şehit düşüp, Oruç Reis esir oldu. Rodos’ta Sen- Jan şövalyeleri tarafından zindana atılan Oruç Reis, eziyet ve sıkıntıların ardından uzun uğraşmalardan sonra kurtuldu. Muhtemelen üç sene esir kalan Oruç Reis, esâretten kurtulduktan sonra, bir müddet Memlûk Devleti (Kansu Gavri dönemi )hizmetinde amirallik yaptı.
Daha sonra Dönemin Padişahı II. Bayezid’in oğlu Antalya/ Teke Sancakbeyi Şehzade Korkut himayesine girdi. Şehzade Korkut Oruç Reis’e gemi ve maddi yardımlarda bulunuyordu. (Şehzade Korkut Yavuz Sultan Selim’in ağabeyidir.)
(Şehzâde Korkut, Osmanlı tarinde ilim kültür alanında bir çok eser sâhibi olması ile tanınır. Buna rağmen, ilminden çok, Akdeniz’deki Türk denizcilerine yaptığı yardımlarla meşhur olmuştur. Onlara gemi ve malzeme yardımında bulunmuş, Hıristiyan şövalyelerin ellerine esir düşenleri kurtarmıştır. Bilhassa Oruç ve Hızır Reisler’e yardım ve teşvikleri meşhurdur bu sayede Türk denizciliğinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.)
Barbaros Oruç Reis ile başlayan Akdeniz Türk kudreti o dönemde Papa’ya âit zamânın dev harp gemilerini ince tekneleriyle ele geçirmesi, Oruç reisin şöhretini Avrupa ve İslâm dünyâsının en küçük köylerine kadar ulaştırdı. O târihe kadar bir “çektiri”nin (küçük savaş gemisi oturak ve kürek sayılarına göre isim alırlar), bir “baştarda”yı (büyük savaş gemisi daha fazla oturak ve kürek) ele geçirmesi işitilmemişti.
Fakat Barbaros kardeşler Yavuz Sultan Selim padişah olunca, Anadolu kıyılarını bırakarak İskenderiye, Tunus taraflarına oradan da Cezayir Sultanlığına kadar giden kahramanlık dolu savaşarı ile Akdeniz’de tarih satırlarına girdiler. Bu dönemde Yavuz Sultan Selim ile araları ilk başta biraz açıktır. Yavuz Sultan Selim’in taht mücadelesinde Barbaros kardeşler Yavuz’un gözünde Şehzade Korkut’un adamlarıdır. Osmanoğulları ile Barbaros Kardeşler yakınlaşması Yavuz Sultan Selim döneminde başlamakta beraber asıl yakınlık Kanuni Sultan Süleyman döneminde doruğa ulaşmıştır.
Yavuz döneminde Osmanlı devletinin korsan gemilerine Anadolu kıyılarında dolaşmayı yasak ettiği tarihten sonra iki kardeş birleşerek 1513 Tunus Cerbe adasına gittiler, orayı kendilerine üs istediler. O sıralarda Tunus’ta Benihafs Hanedanı hüküm sürüyordu. Hızır ve Oruç, korsanlık suretiyle ele geçirdikleri ganimetlerin beşte, birini bu hanedanın hazinesine bağışlamak şartiyle Halk-ul-Vaad kalesinde barınmak müsaadesini aldılar. Artık faaliyetlerini Tunus ve Cezayir olarak genişletiyorlar, Akdeniz’de Ceneviz, Venedik, Fransız ve İspanyol gemilerini ve bu memleketlerin kıyılarını perişan ederek az sayıda Türk korsanı ve küçük gemiler kullanmalarına rağmen başarıdan başarıya koşarak servet ve şöhret kazanıyorlardı. Ayrıca O yıllarda Doğu ve Batı Akdeniz’de bir çok gemiyi zapt ederek Avrupa’ya denizlerde yıllar boyunca sürecek olan korkunun tohumlarını ekmekteydiler. Bu korku tohumları ile Avrupa’ya “Barbaros Kardeşler” olarak nam salacak Hızır Reis ve Oruç Reis’in tarihe geçen ve Akdeniz’i adeta bir Osmanlı gölüne çeviren seferleri böylece başlamış oldu.
Bu süreçte de birden çok gemi, altın ve esir ele geçirmeye devam ettiler.
Barbaros Kardeşler’in hemen yok edilmezse ileride başlarına büyük işler açacağını anlayan İspanyollar iki kardeşi yok etmek için üzerlerine 10 adet donatılmış gemi gönderdiler. Leventler bu gemilerden 4’ünü ele geçirdiler. Kaçan diğer 6 gemi ise İspanyol işgalindeki Becaye Kalesi altına girerek yattı. Oruç Reis onları da ele geçirmek istedi. Kaleden yapılan şiddetli top atışları Oruç Reis’in sol koluna isabet edip edip ağır yara almasına ve 60’dan fazla şehit verilmesine sebeb oldu . Bu savaşta 300 civarı İspanyol öldürülüp 150’si de esir edilip geri çekildiler. Tunus’a dönen Barbaros kardeşler Oruç Reis’in kolunu kurtarana ağırlığınca altın vermeyi vaad etti ise de çok kötü durumdaki sol kol kesilmek zorunda kalındı ve daha sonra yerine gümüş bir kol takıldı. ( Rivayetlere göre Oruç Reis’in koluna Mısırlı bir doktor tarafından Bir protez kol takılarak ucuna da Kanca takılmıştır. Lakap olarak Kanca da denilmiştir.)
Oruç Reis iyileşip, bahar gelince Akdeniz’de çeşitli ülkelerin kıyılarında, açık denizlerinde akınlar yapan Barbaros Kardeşler ve levendleri yine destan yazmaya devam ediyordu.
Barbaros Kardeşler bu destanlarla ele geçirdikleri gemilerden En büyükleri ve içinde esirlerle birlikte Yavuz Sultan Selim’e hediye olarak İstanbul’a gönderdiler. Bu 6 gemiyle İstanbul’a giden Piri Reis hediyeleri Sultan’a sundu. Sultan da Muhyiddin Piri Reis ve leventlerine çok değerli hediyeler vererek, Barbaros ve Oruç Reis’e iletilmek üzere altın yaldızlı 2 gemi, elmas kabzalı 2 kılıç ile hil’atlar ve sorguçlar hediye etti. Büyük bir merasim düzenlendi ve bütün Tunus erkanının önünde Piri Reis tarafından Oruç Reis’e kılıç kuşatılıp, hil’at giydirildi. Ertesi gün Padişah hediyesi olan altın yaldızlı gemilerine binip İspanyol işgalindeki Becaye Kalesi’ne Barbaros Kardeşler levendleriyle çıkarma yaparak burayı fethettiler. Çok stratejik bir kale olan Becaye’nin fethi İspanya’da deprem etkisi yaptı. (1513)
Becaye’nin fethinden sonra Türkler’in gücünü gören Araplar ülkenin her yerinden heyetlerle gelmeye başladılar. İspanyol işgalinde büyük acı çeken Cezayir şehri halkının da yardım istemesi üzerine bu şehre 500 leventle yürüyen Oruç Reis şehrin büyük kısmını ele geçirdi. (1516) Cezayir’in ele geçirilmesinden sonra Oruç Reis, Cezayir Sultanlığına geldi. Cezayir’i ele geçirerek hızla güç kazanan Barbaros Kardeşler’in gün geçtikçe büyüyen bir tehdit oluşturması sebebiyle telaşa kapılan İspanya bir süre sonra Cezayir Limanı’na 40 gemilik büyük bir çıkarma yaptı. Gece olunca şehir kalesinden gizlice çıkan Oruç Reis 2.000 levendle birlikte İspanyollar’a arkadan bir gece baskını düzenledi. Bir süre sonra Cezayir Kalesi’nden -Arap, Berberi ve Endülüslülerin de bulunduğu- 2.000 asker daha levendlere yardıma geldi ve sabaha kadar süren çatışmalarda 25.000 İspanyol askeri öldürüldü.
Cezayir Ülkesi’nin en büyük ikinci şehri olan ve sürekli baş ağırtan Tlemsen de İspanyol himayesinde, kötü bir Sultan’ın yönetimindeydi. Fakat huzursuzluğu artan Tlemsen halkı ayaklanarak Sultan’ı kaçırdılar ve Oruç Reis’e bağlılıklarını ilan ettiler. Tlemsenliler’in bu davranışı Oruç Reis’i çok sevindirirken İspanyollar’ı ise telaşlandırdı.
İspanyollara ait Tlemsen yakınlarında çok güçlü bir kale olan Vahran Kalesi’nde İspanya’nın Afrika’daki en büyük komutanı bulunmaktaydı. Vahran Komutanı kaçan Tlemsen Sultanı İbn Hamun’a 20.000 altın göndererek ordu toplayıp şehri geri almasını istedi. Tlemsen önlerinde 2.000 levendin 10.000 den fazla İspanyol ve Arap’a karşı yaptıkları savaşta 400 esir dışında düşmanın tamamı kılıçtan geçirilerek öldürüldü. (1518)
(Bu savaş sırasında Hızır Reis ve Namlı Türk korsanlarından Turgut Reis A.Ziya Kozanoğluna göre Venedik açıklarında Andrea Doria peşindeydi.) (Diğer bir kaynağa göre Hızır Reis Cezayir deydi çok zor şartlar altında olduğu için bir türlü yardım gönderemedi .)
Bu savaşın ardından Aralarında İshak Reis’in de bulunduğu yaklaşık 1.000 şehit veren levendler Tlemsen konuşlanmaya devam ettiler. ( Kimi kaynaklar İshak Reis’in son ana kadar Oruç Reis’in yanında Tlemsenden çıkarak Irmak kenarında şehit olduğunu söyler. Kesin olan İshak Reis’in Tlemsen savunmasında süren çatışmalarda şehit olduğudur.) İspanya Kralı’nın tekrar harekete geçmesiyle Vahran Valisi topladığı 35.000 askerle Tlemsen’i yine kuşattı. ( Bu savaşlarda İbn Hamun’un topladığı yerel halk da bize karşı savaşmakta) 3 ay bu büyük kuvvete karşı duran Oruç Reis, bıkan düşmanın anlaşma teklifiyle kaleyi boşaltırken -anlaşma dışı olarak- silahlarının da istenmesine karşı çıkarak 1.000 levendiyle birlikte savaşa savaşa şehri terketti. Rio Salado Irmağı üzerinde kurulu köprüye ulaşan Oruç Reis’in amacı, sağ kalan levendleriyle köprüyü geçerek köprüyü atmaktı.
Fakat levendlerinin kendisine “Baba” diye seslendikleri Oruç Reis aç ve susuz durumdaki levendlerin yarısı köprüyü geçemeyince köprüyü atmaya kıyamadı ve kılıcını çekerek düşmanların içine daldı. Garcia Fernandez De La Plaza komutasındaki binlerce İspanyol’dan yaklaşık 100’ünün hep birlikte kılıç çekmesiyle şehit edilen Oruç Reis’in başı kesilerek İspanya Kralı’na gönderildi. (10 Ekim 1518) Bunun üzerine Hızır Barbaros büyük bir üzüntü ile sarsıldı. Ağabeyinin şehit edilmesine duyduğu öfkeyi:
“Ah, bütün Frengistan’ı kılıçtan geçirsem kardeşlerimle yoldaşlarımın intikamını alamam!”
sözleriyle belirten Barbaros, o günden sonra Afrika ve Akdeniz’i düşmanlarına dar etmeye and içti.
(Yazının devamı için ikinci makale yayınlanacaktır.)
Yazar: TURKUAZ ÖZCAN