Uzay ve Hava Sahasını Koruyan Unsurların Destrüktif Analizi

7 Dk. Okuma Süresi

Hava sahası, bir devletin kendi egemenliği altında olan kara parçası ve su kütlesi üzerindeki yatay ve dikey sınır şartlarıyla belirlenmiş olan çeşitli kurallara dayalı gökyüzü parçasıdır.

Hava sahasının korunumu, askeri doktrinlerin oluşturduğu çok katmanlı, dinamik ve proaktif yaklaşımlar gerektirmektedir. Savunma teknolojilerinin günümüz tehdit figürlerine bakıldığında bir ülkenin hava sahasını koruyabilmesinin multi-tehdit unsurlara karşı kompleks bir konfigürasyonla mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Hava sahasının korunma stratejisi, askeri konfigürasyonlara göre iki temel unsurla açıklanabilmektedir;

  • Savaş Uçakları
  • Hava ve Füze Savunma Sistemleri (HSS)

Hava ve Füze Savunma Sistemleri (HSS), belirli bir çoklu yapıya sahip sistemler bütününden oluşmaktadır. Çoğunlukla mobil sistemler olarak inşa edilen HSS’ler, barış zamanı kullanımı daha çok avantaj sağlayan bir yapıdadır. Belirli bir alan hakimiyeti elde etmek ve  konuşlandırıldığı bölgenin hava sahasını dış uçuşlara kapatmak HSS’lerin temel görevlerinden biridir.

Hava savunma sistemlerinin tehdit odağında bulunan hava soluyan tehditler ve balistik füzeler, HSS’lerin etkisiz kılınmasında aktif rol üstlenmektedir. Hava savunma sistemlerinin savaş zamanında hava sahasını koruyan tek unsur olmaları askeri açıdan büyük bir dezavantajdır. Bunun sebebi ise HSS’lerin mimari konfigürasyonu ve doyum noktalarının olmasıdır.

HSS’ler, mobil sistemler olmalarına karşın olası bir yoğun saldırıda kaçış imkanlarının neredeyse olmamasından dolayı saldıran hedef unsurca etkisiz kılınabilmektedir. Bu yüzden HSS’lerin de konuşlandırıldığı bölgede korunması gerekmektedir. Diğer bir husus ise, HSS’lerin yoğun bir ateş hattında doyum noktalarına ulaşmalarıdır. Yoğun bir roket saldırısı ya da balistik füze saldırısı, HSS’nin angaje olduğu hedefler karşısında fırlatılan füze miktarının hedef sayısını karşılayamaması ve şarjör değişimlerinin ya da mühimmat transferlerinin çok hızlı olmaması doyum noktasının oluşturduğu dezavantajdır. Buna benzer bir uçak veya füze saldırısında değişen şartlar uyarınca HSS mühimmat transferi dakikaları alabilmektedir ve zaman savaşın kaderini değiştiren bir olgudur. Bu tür yapılan saldırı perspektifine “Satürasyon Saldırısı” denir. Bu durum savaş esnasında düşman hava savunmalarının bastırılması (SEAD) ve düşman hava savunmalarının yok edilmesi (DEAD) kabiliyetine karşı korunma stratejisinin kısıtlanması anlamına gelmektedir.

Daha öncesinde Filistin İslamî Direniş Hareketi (Hamas) ve İsrail arasında yaşanan savaşta buna bir örnektir. İsrail hava savunma sistemi Demir Kubbe (Iron Dome) etkili bir savunma sistemi olmasına rağmen Hamas roketlerinin yoğunluğu karşısında çaresiz kaldığı zamanlar olmuştur.

Demir Kubbe (Iron Dome)

HSS’lerin kompleks yapıları, radarlar, füze fırlatma rampları, komuta-kontrol sistemleri ve çeşitli destek mekanizmalarından oluşmaktadır. Coğrafi şartların getirdiği olumsuz etkiler HSS’lerin çalışabilirlik fonksiyonunu kısıtlamaktadır. Çok dağlık bölgelerin yükseltileri ya da uzun ve sık bir şekilde dizilmiş ağaçların olduğu bir ormanlık bölgede, konuşlandırılan bir HSS’nin radar fonksiyonlarının hedef unsurları tespit, teşhis ve takip imkanı oldukça kısıtlanmaktadır. Bunun sebebi ise sabit konumlandırılan HSS’lerin Dünya’nın geoit şeklinden kaynaklı olarak ufuk çizgisinin alt kanadını görememesidir. Oldukça dağlık bir arazide ya da deniz seviyesine çok yakın uçan seyir füzeleri/uçak gibi tehditler HSS’leri mutlak bir suretle delebilmektedir. Bu durumu kontrol edebilmek adına bazı HSS’lerin destek unsurlarında radar entegrasyonu için mobil kule bulunmaktadır. Ayrıca, Havadan Erken İhbar Sistemleri ile de bu tür açıklar kapatılabilmektedir.

S-400

Hava savunma sistemlerinin anti-balistik (ABM) kabiliyetini destekleyen bir unsurda yörünge grubunda bulunan füze takip uydularıdır. NATO’nun entegre hava sunma mimarisinde de yer alan füze takip uyduları, uzay yörüngesinden tespit edilen balistik füze hareketlerini HSS kontrol sistemleri ile paylaşmaktadır ve çok uzak mesafelerden tespit edilmesinin imkanı olmayan tehditlerin bertaraf edilmesinde “radar” benzeri bir işlev görmektedir.

Tüm bunlar ele alındığında HSS’lerin destrüktif (imha) etkisinin birçok dezavantajı bulunmaktadır. HSS’ler özellikle savaş zamanında etkisinin sıfırlanabileceği sistemlerdir. Bu nedenle çoklu ve çeşitli hedeflere karşı çok alçak, alçak, orta ve yüksek irtifa olmak üzere çok katmanlı bir savunma mimarisi geliştirilmelidir. Savaş uçakları ise böyle değildir. Savaş uçakları, HSS’lere nazaran sabit olmayan, coğrafi koşullardan HSS’ler kadar etkilenmeyen, olası bir saldırıda kaçış manevrası yapabilen dinamik bir sistemler bütünüdür. HSS’lere nazaran daha dinamik yapıda olmaları nedeniyle bir ülkenin hava sahasını koruyan ana unsur “savaş uçaklarıdır.”

(Savaş Uçağı – Hedef) Ufuk Çizgisi

Hava sahasının korunma stratejisindeki en etkili çözüm savaş uçaklarının ve HSS’lerin kombine edildiği bir çözümdür. HSS’ler, hava savunma stratejisinde savaş uçaklarına destek veren yardımcı rol unsurlardır. Günümüzde gelişmekte olan Çok Boyutlu Operasyonlar (MDO) tüm sistemlerin birbirleri ile etkileşimini ön plana çıkarmaktadır. Çok Boyutlu Operasyonlar, yapay zeka, siber evren, uzay, açık deniz ve kutuplar gibi daha geniş bir çerçevede yürütülmesi planlanan ve “Geleceğin Savaşları” kavramı altında somutlaştırılan bir operasyon konseptidir. Bu konsepte göre hava sahasının korunumu ve savaş esnasındaki taarruz etkisi, tüm harekat figürlerinin kombinasyonunu kapsamaktadır.

Çok Boyutlu Operasyonlar (MDO)

Uzay sahası ise hava sahası korunma stratejisinden farklı bir yönetimi kapsamaktadır. Uzay sahası, yörünge grubu unsurlarından ve yer tabanlı sistemlerin uzay yörüngelerindeki uçuş seyirlerinden ibarettir. Yörünge grubu, askeri ve sivil iletişim, tespit ve istihbarat uydularından oluşmaktadır. Uzayda uçuş seyri icra edebilen hipersonik füzeler (+ Mach 10), genel olarak HSS’ler tarafından engellenememektedir. Fakat günümüzde buna yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Uzay sahasının etkili bir şekilde savunması için çalışan Rusya Federasyonu, S-500 Uzay ve Füze Savunma Sistemi’ni yakın zamanda devreye almıştır.

Hava soluyan ve tümleşik bir sistematik yapısı olan savaş uçakları, atmosferaltı belirli bir irtifada uçabildikleri için uzay sahası korunma yönetiminde bulunmamaktadır. Bu nedenle uzay sahasını koruyabilecek yer tabanlı ana unsur HSS’lerdir. Uzay sahasının korunması, sınırsız menzili, yüksek manevra yeteneği ve hipersonik hıza sahip füzeler ile balistik füzelerin hava sahasına girmeden uzayda imha edilmesini mümkün kılmaktadır. Ayrıca Uzayın Durumsal Farkındalığı (SSA), uzay sahası yönetiminde etkili olan ana unsurlardan birisidir.

Sonuç Olarak;

  • Savaş uçakları, hava sahasını koruyan ana unsurdur.
  • HSS’ler barış zamanında daha etkili bir savunma yönetimidir.
  • HSS’ler satürasyon saldırısında destrüktif etkisini yitirebilmektedir.
  • Coğrafi şartlar, HSS etkisini zayıflatabilmektedir.
  • Savaş uçağı + HSS kombinasyonu en etkili hava savunma konfigürasyonudur.
Bu Yazıyı Paylaş
Makine Mühendisi / Savunma ve Güvenlik Araştırmacısı - Uluslararası Askeri Doktrinler / Milli Güvenlik / İstihbarat Stratejileri / Savunma ve Uzay Teknolojileri İleri Araştırma Programları / Nükleer Programlar / Savunma ve Güvenlik Politikaları
Yorum yap

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version