Savunma Sanayii’ndeki Gizli Tehditler, Uluslararası Güvenlik, Endüstriyel Ajanlar, Enerji Arzı ve Petrol Dengesi, Nükleer Operasyonlar ve Casusluk Faaliyetleri…
“Daha zeki olmanın tek yolu; daha zeki bir rakiple oynamaktır.”
Bir devletin güvenlik stratejileri, bulunduğu jeo-politik, jeo-stratejik ve jeo-dinamik lokasyonlara göre değişmektedir. Mevcut koşullar, o ülkenin savunma programlarını oluşturmasına ve programların işleyiş biçimlerine, aynı zamanda hangi alanda ne tür bir istihbarat yapılanmasına gidileceğini belirlemektedir. Bu doğrultuda yapılan stratejik analizler, açık hedef haline getirilen tehditlerin algılanmasına ve etkisiz kılınması adına devlet güvenlik seviyelerini belirlemek için olanak sağlamakta ya da zorunlu kılmaktadır.
Savunma Programları, askeri ve siyasi hedefler nezdinde ülke güvenliği ele alınarak, teknolojik, ekonomik ve politik düzeyde incelenmektedir. Program, Silahlı Kuvvetler doğrultusunda Kara, Deniz, Hava ve Uzay kapsamlı bir yapıda konfigüre edilmektedir. Her konfigürasyon için bir tehdit seviyesi oluşturulmakta ve buna karşın caydırıcılık niteliği taşıyan yeni nesil kritik teknolojiler geliştirilmektedir. Bir de bu kritik teknolojiler, zaman zaman başarılı bir istihbari operasyon ile ele geçirilmekte ve bu sayede ülkelerin güvenlik mekanizması zarar görebilmektedir.
OPERASYON: “ESPİYONAJ”
Espiyonaj, istihbarat stratejilerinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bir devletin milli çıkarları doğrultusunda güvenlik seviyesini güçlendirmek ve hedef ülkelerden bir adım daha önde olabilmek için uyguladığı bir casusluk faaliyetidir. Bu faaliyet, casusların devlet için gerekli olan bilgi, belge, fotoğraf, video, ses kaydı vb. yapıda kapalı kaynaklardan elde ettikleri gizli formları ifade eder. Bu formlar; askeri, siyasi, tıbbi, enerji, teknik, biyografik, ulaştırma ve haberleşme niteliği taşıyabilmektedir.
Ülkelerin savunma programları ve buna yönelik teknoloji düzeyleri arttıkça, tehdit seviyeside artmaktadır. Bu da espiyonaj faaliyetlerini tetiklemektedir. Teknik formda yapılan espiyonaj faaliyetleri genellikle sanayi odaklı uygulanmaktadır. Güvenlik tehditleri dolayısıyla da istihbarat servislerinin odak noktasını “Savunma Sanayii” oluşturmaktadır.
Savunma Sanayii, Silahlı Kuvvetler tarafından ihtiyaç kapsamına alınan her türlü askeri teknolojiyi içermektedir. İstihbarat servislerinin ilgili birimleri, bu teknik formu sabote etmek, ele geçirerek bağlı olduğu devletin teknolojisini güçlendirmek ve olası bir savaş durumunda aktif düzeyde kullanılan teknolojiyi pasif düzeye indirgemek için çalışmaktadır. Bu çalışmaların ana mekanizmasını ise “Endüstriyel Espiyonaj” oluşturmaktadır.
FOTOGRAFİK OPERASYON: “ENDÜSTRİYEL ESPİYONAJ”
Endüstriyel Espiyonaj, bir devletin casuslar vasıtasıyla hedef ülkeye ait firmaların ürünlerinden gizli nitelikli tasarım bilgilerini, özel üretim teknolojisini, test altyapılarını, piyasa değerlerini, ürüne yönelik araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ele geçirmektir. Bazı durumlarda ele geçirilen bilgiler rakip firmalara satılabilmektedir.
Endüstriyel Espiyonaj, iyi derece fotografik hafıza ve çizim yeteneği gerektiren bir faaliyettir. Buna diğer bir ifade ile “Fuar Uzmanlığı” da denmektedir. Bir ürüne bakıldığında tasarım hatlarının ve mekanik görünümün ne şekilde olduğu ve buna bağlı olarak hangi imalat teknolojileri ile imal edildiği, malzeme bilgileri vb. mühendislik altyapısının akılda tutulması ve analiz edilmesi gerekliliğini kapsamaktadır.
Dünya üzerinde Savunma Sanayii’ nin gelişimiyle birlikte tehdit algısının artması, ülkelerin savunma programlarını yoğunlaştırıcı bir politika izlemesine yol açmaktadır. Böyle bir durumda üretim yapamayan ülkeler, ya da üretim kapasitesi sınırlı olan ülkeler, gelişmiş ülkelerden askeri teknoloji ithalatı yapmaktadır. Bu ticareti geliştirmek için kurulan Uluslararası Savunma Sanayii Fuarları, Endüstriyel Espiyonaj için son derece elverişli bir konumdadır.
Endüstriyel Espiyonaj, diğer bir ifade ile “Sanayi Casusluğu” birbirinden farklı taktiksel metodlarla uygulanabilmektedir. Örneğin; siber saldırılar, şirketlere doğrudan personel niteliğinde sızan ajanlar, ajanlar tarafından kullanılan üçüncü şahıslar, fuar uzmanları vb. metodlar, kritik bir teknolojinin ana ve alt bileşenlerini öğrenmek, rakip firmalara satmak, ya da bütünsel yaklaşımla ele geçirmek için yeterli olabilmektedir.
STEALTH OPERASYON: “F-35 PROGRAM DOSYASI / GİZLİ FORMLAR”
Endüstriyel Espiyonaj, istihbarat servislerinin ilgisini çeken bir yapı olsa da bu konuda en tehlikeli ve dikkat çekici ülke “Çin Halk Cumhuriyeti” dir. Özellikle Savunma Sanayii alanında iddia edilenlere göre yapılan operasyonlar Çin’i hedef ülkelerin teknolojisini ele geçirmekte başarılı kılmaktadır.
Çin’ in 5. Nesil Çok Amaçlı Savaş Uçağı Projesi, “Shenyang J-31 (FC-31)” inteknik formda yapılan casusluk operasyonları ile kritik bilgiler ele geçirilerek Çinli mühendisler tarafından tasarlandığı ve üretildiği iddia edilmiştir. İddiaya göre Amerikalı askeri yetkililer, J-31’in ABD’nin 5. Nesil Çok Uluslu Müşterek Taarruz Uçağı Projesi “F-35 Lightning II (JSF)” in kopyası olduğunu ve F-35 Programında yer alan bir Avrupa ülkesinden F-35’in teknolojilerinin çalınarak geliştirildiğini öne sürmektedir.
SHENYANG J-31 (FC-31): Çin’ in 5. Nesil Çok Amaçlı Savaş Uçağı projesidir. 17.3 m uzunluk, 4.8 m yükseklik ve 11.5 m kanat açıklığı değerlerine sahiptir. Çift motorlu olan J-31, 1.8 Mach (2,200 km/h) maksimum hıza ulaşabilmektedir. Ayrıca dış görünüşü itibarı ile F-35’e benzetilmektedir.
F-35 LIGHTNING II (JSF): ABD ve Lockheed Martin firması ana yükleniciliğinde tasarımı ve üretimi yapılan 5. Nesil Çok Uluslu Müşterek Taarruz Uçağı projesidir. F-35A, F-35B ve F-35C şeklinde üç farklı konfigürasyona sahiptir. F-35A modeline bakıldığında, 10.7 m kanat açıklık, 15.67 m uzunluk değerlerine sahiptir ve 1.6 Mach (1932 km/h) maksimum hıza ulaşmaktadır. F-35’ in gizli bilgilerinin Çin istihbaratı tarafından çalındığı iddia edilmektedir.
NÜKLEER OPERASYON: “İSRAİL – MOSSAD & İRAN”
Bilindiği üzere İran, nükleer faaliyetleri dolayısıyla istihbarat servislerinin operasyon listesinden hiç düşmemiştir. Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD ve İran arasındaki anlaşmaya göre İran’ın Uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin maksimum % 3.67 oranında olması gerektiği kararlaştırılmıştır. Zaman zaman ülkeler arasındaki yaşanan gerilimler nedeniyle İran, anlaşmaya uymayacaklarını dile getirmiştir.
İran’ın Natanz ve Fordo isimli iki nükleer tesisinde Uranyum U-235 adı verilen parçalanabilir izotopu, Uranyum Heksaflorid gazının verilerek ayrıştırıldığı santrifüjleri bulunmaktadır. Dünya üzerinde U-235 izotopunun %3 oranında sıkıştırılmış halini içeren düşük düzeyli zenginleştirilmiş uranyum, nükleer reaktör yakıtı üretiminde kullanılırken, %90 oranında zenginleştirilmiş uranyum ise “Nükleer Silah” üretimi için kullanılmaktadır.
2018 yılında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kameralar karşısına geçerek İsrail İstihbarat Servisi Mossad’ın İran’ da büyük bir operasyon icra ettiğini açıklamıştır. Ancak operasyon İran tarafından yalanlanmıştır.
Netanyahu’nun açıklamalarına göre, Mossad bir gece içerisinde İran’daki eski bir depodan 110 bin belge kaçırarak İsrail’e getirmiştir. Söz konusu belgelerin içeriğinin İran’ın gizli nükleer programı olduğu öne sürülmüştür. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Netanyahu’nun açıklamalarını destekleyerek doğru olduğunu ileri sürmüştür. Bunun üzerine İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, açıklamaların gerçek dışı olduğunu dile getirmiştir.
ARAMCO OPERASYONU: “PETROL SABOTAJI”
- TARİH: [ 14.09.2019 ]
- SAAT: [ 04:00 ]
- LOKASYON: [ Saudi Aramco Petrol Üretim Tesisleri ]
[ 25° 56′ 13.56″ N – 49° 40′ 39.40″ E ] [ 25° 04‘ 10“ N – 48° 11′ 42″ E ]
[ Abqaiq / Suudi Arabistan ] [ Khurais / Suudi Arabistan ]
Suudi Arabistan Devlet Petrol Şirketi Saudi Aramco’ nun başkent Riyad’ ın kuzeydoğusundaki Abqaiq ve Khurais’ te bulunan tesislerine bir saldırı düzenlendi. Saldırının ardından günlük ham petrol üretimi 5,7 milyon varil azaldı.
Bu azalma, Suudi Arabistan’ın günlük petrol üretiminin yaklaşık yarısına, dünya petrol üretiminin ise %5’ine denk gelmektedir. Saldırı sonrası ham petrolün varil fiyatı %20 artarak Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgalinden bu yana en büyük sıçramayı yaşadı.
TARİH: [ 18.09.2019 ]
Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı tarafından bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda saldırıya ilişkin bazı bilgiler ve enkaz parçaları paylaşıldı. Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre Abqaiq tesislerini 18 adet İHA, Khurais tesislerini ise 4 adet seyir füzesi vurdu. 3 adet seyir füzesi ise yolda düştü. Saldırıda toplam 18 adet İHA, 7 adet seyir füzesi kullanıldı.
Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Turki el-Maliki’nin açıklamaları, saldırının faili olarak İran’ı hedef göstermiştir. Ancak net bir bilgi paylaşılmamıştır. Saldırı dünya gündeminde de oldukça geniş yer bulmuş, buna ilişkin Middile East Eye adlı bir internet sitesi, ismi açıklanmayan bir Irak istihbarat yetkilisinin değerlendirmelerine göre saldırının Irak’ın güneyinden, İran bağlantılı milisler tarafından gerçekleştirildiğini iddia etmiştir.
Enerji tesisleri, doğal olarak stratejik bir hedeftir. Bu nedenle tesislerin korunması, bulunduğu ülkenin hem enerji hem de ekonomi seyrini pozitif yönde etkilemektedir. Suudi Arabistan, petrol tesislerinin korunması yönünde, belirli noktalara hava savunma sistemleri konuşlandırmış fakat Aramco Operasyonu, hava savunma sistemlerine rağmen başarılı olmuştur.
Suudi Arabistan Hava Savunma Kuvvetleri’nin bünyesinde Uzun Menzilli Bölgesel Hava ve Füze Savunma Sistemi “MIM-104D/F PATRIOT PAC-2 GEM/PAC-3” Orta Menzilli Bölgesel Hava ve Füze Savunma Sistemi “MIM-23B I-HAWK” Kısa-Orta Menzilli Bölgesel Hava ve Füze Savunma Sistemi “CROTALE/SHAHINE” bulunmaktadır. Bir de bilinenlere göre kısa menzilli bölgesel hava ve füze savunma sistemi “SKYGUARD” bulunmaktadır.
Medyaya yansıyan bilgilere göre Abqaiq tesislerini 1 adet Patriot PAC-2, 3 adet Skyguard ve 1 adet Shahine bataryası korumaktadır. Fakat böyle bir korumaya rağmen saldırı engellenememiştir. Bunun temelinde yatan en önemli sebeplerden birisi “İstihbarat” ve bu alanda gerçekleştirilen “Espiyonaj” faaliyetidir. Aramco Operasyonu, gerçekleştirilmeden önce tesisler etrafında konuşlandırılan hava savunma bataryaları dikkatle incelenmiş, hangi hava savunma sistemleri olduğu ve hangi noktalar üzerinde konuşlandırıldığı tespit edilmiş, bataryaların radar kapsama alanları düşünülerek analiz edilmiş ve saldırı gerçekleştirilmiştir. Operasyonun başarılı olmasında birçok askeri ve teknik düzeyli sebepler bulunmaktadır. Fakat espiyonaj faaliyeti, operasyonun plan, program, tespit, teşhis, takip ve raporlama bölümlerini kapsayarak operasyonun başarısındaki yegane sebep olmuştur.
DAVID’S SLING OPERASYONU: “ELE GEÇİRİLDİ”
2019 yılında medyaya yansıyan bilgilere göre, Temmuz 2018’de Suriye tarafından İsrail’e Şam yönetimi tarafından bir hava saldırısı düzenlenmiştir. Saldırı esnasında İsrail’in David’s Sling (Davut’un Sapanı) hava savunma sistemi aktive edilmiş ancak fırlatılan 2 adet füzeden birisinin havada imha edildiği ifade edilmiştir. Diğer füzenin ise havada arıza yaparak Suriye tarafına düştüğü ve Rus Askeri İstihbaratı tarafından teknik düzeyde incelenmek üzere ele geçirildiği iddia edilmiştir.
Bu durum askeri-teknik boyutta bir espiyonaj faaliyetini ifade etmektedir. Füzenin teknik düzeyde incelenmesi, mühendislik formlarının, sayısal verilerinin ortaya çıkarılması ve analiz edilmesi bir savaş durumunda, hava operasyonlarının plan ve programlanmasının değişik stratejilerle ele alınmasına olanak sağlamaktadır. Bu da saldırı pozisyonunda bulunan bir Hava Kuvvetleri için avantaj sağlamaktadır.
DAVID’S SLING: İsrail ve ABD tarafından ortak bir girişimle geliştirilen Orta-Uzun Menzilli Bölgesel Hava ve Füze Savunma Sistemi’ dir.
NORVEÇ TEHDİT ANALİZİ: “FOCUS 2020 RAPORU”
Norveç İstihbarat Servisi Etterretningstjenesten (E-Tjenesten), Norveç Savunma Bakanlığı’na bağlı bir askeri istihbarat kuruluşudur. E-Tjenesten tarafından Norveç’in güvenlik tehditlerinin değerlendirildiği “Focus 2020” isimli bir rapor hazırlanmıştır. Rapora göre Norveç İstihbarat Servisi Şefi Morten Haga Lunde, Rusya ve Çin’in Norveç için büyük bir tehdit olduğunu ve iki ülkenin daha otoriter bir doğrultuda ilerlediğini öne sürmüştür.
Morten Haga Lunde, Rusya’nın “Ocean Shield” gibi askeri tatbikatlar düzenlediğini, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’nin savunma sistemlerini etkisiz hale getirme kapasitesine sahip olduğunu söylediği “AVANGARD Hipersonik Kanatlı Planörlü Stratejik Füze Sistemi” gibi gelişmiş silah sistemlerinin Rus uzmanlar tarafından geliştirildiğinin altını çizmiştir.
Ayrıca Morten Haga Lunde, Vladimir Putin’in 2018 yılındaki Federal Meclis konuşmasında dünyanın en büyük nükleer füzesi olarak tanımlanan “RS-28 SARMAT” dahil olmak üzere 6 yeni silah sistemi tanıttığına dikkat çekerek; “Bunların birkaçı, özel niteliklere sahip ve mevcut silah kategorilerinin dışına çıkıyor. Hem silah geliştirme çalışmaları hem de askeri tatbikatlar, Rusya’ nın daha dinamik bir askeri güç geliştirdiğini ortaya koyuyor.” demiştir.
Açıklamalarına devam eden Morten Haga Lunde, bu sistemlerin bazılarının Norveç’i çevreleyen bölgelerde test edildiğini ve mevcut silahsızlanma anlaşmalarının kapsamı dışında kaldığını öne sürerek; “Kinjal balistik füzesinin test uçuşlarını gözlemledik. Hesaplarımıza göre bu füze, Kola Yarımadası üzerinde bir uçaktan fırlatılması halinde 40 dk. içinde Norveç’teki bir hedefi vurabilecek. Norveç dünyadan izole mi? Hayır. Norveç, küresel sistemin ve batı sisteminin bir parçası. Bu silahlar Norveç için tehdit oluşturuyor.” demiştir.
Kh-47M2 KINZHAL: Rusya Federasyonu tarafından geliştirilen nükleer ve konvansiyonel harp başlığı kapasiteli havadan fırlatılan balistik füzedir. “Air Launched Ballistic Missile (ALBM).” Menzil yeteneğinin 2000 km’den daha fazla olduğu ve hızının ise Mach 10 seviyesine ulaştığı iddia edilmiştir. Hız kabiliyetinin yanında manevra yeteneği de oldukça gelişmiştir.
OPERASYON: “KONTR-ESPİYONAJ”
Kontr-espiyonaj, istihbarat stratejilerinin diğer bir parçasını oluşturmaktadır. Kontr-espiyonaj, yabancı istihbarat servislerinin plan ve program dahilinde uygulama safhasına aldığı tüm espiyonaj faaliyetlerine karşı koyma faaliyetidir. Diğer bir ifade ile “Karşı İstihbarat” ya da “İstihbarata Karşı Koyma” anlamına gelmektedir.
İstihbarat alanında kapalı kaynaklardan elde edilen ya da elde edilmesi planlanan; askeri, siyasi, tıbbi, enerji, teknik, biyografik, ulaştırma ve haberleşme niteliği taşıyan her türlü gizli formun korunması için, ele geçirilmesini önlemek ve her türlü sabotajı engellemek için yapılan karşı istihbarat kuramı, ülkemizde de istihbarat çalışmaları bünyesine kazandırılmıştır.
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu jeo-politik, jeo-stratejik ve jeo-dinamik lokasyonlar, bunun yanı sıra Türkiye’ninSavunma Sanayii atılımı, istihbarat servislerini casuslar satrancına çekmekte ve ülkemizi sabote etme planlarını ortaya koymaktadır. Bu noktada ise devreye MİT girmekte ve milli güvenlik mekanizması çalışmaktadır.
Milli İstihbarat Teşkilatı, uzun yıllardır ülkemizin Savunma Sanayii faaliyetlerini izlemekte ve bu alanda yapılması planlanan her türlü espiyonaj faaliyetlerini engellemek için çalışmaktadır. Bunun için MİT bünyesinde karşı istihbarat kuramı üzerinde çalışan “İstihbarata Karşı Koyma Başkanlığı (İKK)” yapılandırılmıştır. Karşı istihbarat, sadece istihbarat servisleri tarafından değil, bir ülkenin vatandaşları tarafından da bilinmesi ve benimsenmesi gerekmektedir. Öyle ki MİT tarafından belirli zamanlarda Savunma Sanayii gibi stratejik kamu, kurum ve kuruluşlarda görev yapan nitelikli personele “İstihbarata Karşı Koyma Brifingi” verilmektedir. Verilen brifingler ile, ülkemiz için stratejik öneme sahip personeller üzerinde farkındalık oluşturmak ve bu doğrultuda milli güvenlik kavramlarının daha iyi kavranması amaçlanmaktadır.
MİT / İstihbarata Karşı Koyma Başkanlığı (İKK):
İKK Başkanlığı, yabancı istihbarat servisleri ile kurum, kuruluş ya da şahısların Türkiye’ye yönelik casusluk faaliyetlerinin tespiti ve engellenmesiyle görevlidir. İKK Başkanlığı, bu amaçla kontr-espiyonaj faaliyetleri yürüterek, espiyonaj faaliyetlerinin hedefi olan kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşları ile işbirliği ve koordinasyon faaliyetlerini sürdürmektedir. İKK çalışmalarında öncelik yüksek düzeyli bir önem arz ettiği için Savunma Sanayii alanına verilmiştir.
Sonuç olarak, devletlerin milli güvenlik kavramları ve bunlara yönelik her türlü sabote girişimleri, istihbarat stratejilerinin farklı planlama ve koordinasyon gerektirdiğini, espiyonaj ve kontr-espiyonaj faaliyetlerinin, ülkelerin savunma programları üzerinde pozitif ve negatif yönde bir etki oluşturduğu gözlemlenmektedir.
Savunma Sanayii’ndeki gizli tehditler, askeri düzeyli teknik casusluk operasyonları, nükleer atılımlar üzerindeki yabancı devlet ve istihbarat baskıları, dünya enerji dengeleri ve ülkelerin teknolojik girişimlerinin oluşturduğu tehditler, her ülkenin belirli bir seviyede koruma potansiyeli olduğunu ya da olması gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Milli Güvenlik, Milli İstihbarat, Milli Savunma, Milli Teknoloji ve Silahlı Kuvvetler başlıklarını gözden geçirmekte, yeniden yapılandırmakta, tüm bunlara ilişkin savunma programlarını ve istihbarat stratejilerini devlet güvenlik seviyelerini belirleyerek ortaya koymaktadır.
İKK Başkanlığı, yabancı istihbarat servisleri ile kurum, kuruluş ya da şahısların Türkiye’ ye yönelik casusluk faaliyetlerinin tespiti ve engellenmesiyle görevlidir. İKK Başkanlığı, bu amaçla kontr-espiyonaj faaliyetleri yürüterek, espiyonaj faaliyetlerinin hedefi olan kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşları ile işbirliği ve koordinasyon faaliyetlerini sürdürmektedir. İKK çalışmalarında öncelik yüksek düzeyli bir önem arz ettiği için Savunma Sanayii alanına verilmiştir.
METEHAN KANBEK
SAVUNMA ve GÜVENLİK ARAŞTIRMACISI